-Bir ülkenin temel makroekonomik endekslerinde büyük farklılıklar göstermemesi durumudur.
-Genel olarak, bir ekonomi, GSYİH’de ve istihdam düzeyinde küçük bir ilerleme gösteriyorsa istikrarlı kabul edilir. Aynı şekilde, piyasa fiyatlarındaki ortalama artış da minimum düzeyde olmalıdır.
-Bahsedilmesi gereken bir diğer nokta da, ekonomik istikrarı sağlamak için hükümetlerin maliye ve para politikaları uygulamasıdır. Bu nedenle, örneğin döviz kurunu belirli bir aralıkta tutmak için müdahale etmeyi merkez bankalarına emanet ederler.
Ekonomik istikrar iki koşulun toplamının sonucundaki toplam fayda maksimizasyonuna bağlıdır:
Bunlar; Fiyat İstikrarı+Ekonomik Büyüme ve Ekonomik Kalkınma nın sonucunda toplam fayda maksimizasyonunun maksimumda olmasıdır.
Fiyat İstikrarı Nedir?
Para politikası araçları ve maliye politikası araçlarının uzun dönemli temel amaçlarına (büyüme ve istihdam) yönelik olarak ekonomik birimlerin karar alma süreçlerinde etkili olmayacak ölçüde düşük ve istikrarlı bir enflasyon oranını ifade etmektedir. Fiyat istikrarı sağlanırken uygulamadaki en önemli politika para politikası araçlarıdır.
MALİYE POLİTİKASI
Tanım olarak maliye politikası; ekonomik dengeyi sağlamak veya oluşan dengesizlikleri gidermek için mali araçların bir hedef doğrultusunda kullanılmasıdır. Belirlenen amaçlara eldeki mali araçlarla ulaşmayı anlatan maliye politikası, kullanılacak araçların özellikleri konusunda yer ve zaman faktörleri ile ekonomik ve sosyal bünyeleri de dikkate alır.
Maliye politikası mal piyasasına etki ederken, para politikası varlık piyasasını etkilemektedir. Bu şekilde her iki politikayla da ekonomik istikrar sağlanabilmektedir. Bu uzun yıllar boyunca tartışılan bir konu olmasına karşın, son yıllarda para politikasının daha anlaşılır olduğu üzerine yorumlar yapılmaktadır.
Hangi politikanın daha etkin olduğu konusunda iktisatçılar da farklı görüşleri benimsemişlerdir. Neoklasikçiler para politikasının, Keynesyenciler ise maliye politikasının daha etkin olduğunu savunmaktadır. Temelde ise her iki politikanın birbirini tamamlayıcı etkisi bulunmaktadır.
Devletin ekonomiye müdahalede bulunması anlayışı, 1929 Büyük Bunalımı’nın etkisiyle sistemli bir şekilde teorik olarak ortaya konmuş ve 1930’lu yıllarda John Maynard Keynes öncülüğünde gerçekleşmiştir.
MALİYE POLİTİKASI ARAÇLARI
Maliye politikası amaçlarına ulaşabilmek için kamu harcamaları, kamu gelirleri, borçlanma ve bütçe politikası ile ekonomiye yapılan müdahaleler maliye politikasının konusudur. Maliye politikasının başarılı olabilmesi için aşağıdaki politikaların ahenkli bir biçimde yürütülmesi gerekir;
• Gelirler politikası; Devletin ücret ve fiyatların oluşum sürecine doğrudan müdahale ettiği politikalardır.
• Dış ticaret politikası; ticari dengeyi sağlamak amacıyla izlenen politikalarıdır.
• Para politikası; fiyat istikrarını sağlamak amacıyla izlenen politikalardır.
ARAÇLARI:
• Kamu harcamaları
• Kamu gelirleri
• Bütçe açık fazlası
• Borçlanma
• Vergi politikası, ekonominin gidişatına göre vergilerin azaltılması veya artırılması şeklinde uygulanmaktadır. Her iki şekilde de vergi oranları değiştirilebildiği gibi kapsama alanı da değiştirilebilir. Vergi oranlarının artırılması ile kişi ve kurumlar için daha az harcanabilir gelir söz konusu olacaktır. Bu durumda ekonomi soğutulacak ve toplam talep kontrol altına alınmış olunacaktır. Tersi yapıldığında ise toplam talep artırılarak ekonomik canlanma sağlanacaktır.
• Kamu geliri, devletin cebri olan veya olmayan yollarla karşılıklı ya da karşılıksız elde ettiği parasal değerler olarak tanımlanmaktadır. Bunların başında da vergiler gelmektedir. Maliye politikası ile vergi oranları, miktarları ve vergi türlerindeki dağılım değiştirilebildiği gibi yeni vergi türleri de uygulanabilir.
• Enflasyonla mücadele kapsamında daraltıcı maliye politikası uygulanırken, vergilerin miktarının artırıldığı anlaşılmaktadır. Aynı zamanda bazı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı artmış veya yeni vergiler uygulamaya konmuş da olabilir. Bunlar maliye politikasının aracı olarak kabul edilmektedir.
• Harcama politikasında ise kamu harcamalarının artırılıp azaltılması durumunda ekonomi üzerinde yaşanacak değişimler izlenecektir. Kamu harcamalarının artırılmasıyla birlikte kişi ve kurumların harcamaları artırılacak, bu sayede toplam talep artırılarak ekonominin canlanması sağlanacaktır. Toplam talebin hızla arttığı bir ortamda da kamu harcamaları azaltılarak kontrol altına alınacaktır.
• Kamu harcamaları temel olarak makroekonominin önemli bileşenleri arasındadır. Devlet tarafından yapılan her türlü harcamayı kapsayan bu bileşenlerin miktarında bir değişim yaşanması, maliye politikasını etkileyecektir. Maliye politikasının aracı olması, sadece harcamaların miktarındaki değişim değildir. Bunlara ek olarak harcamaların kompozisyonundaki değişimleri de kapsamaktadır.
• Eğer işsizlikle mücadele edilmek isteniyorsa kamu harcamalarının miktarı artırılır. Bu durumda da genişletici maliye politikası uygulanmış demektir. Ayrıca düşük gelir gruplarına yapılan sübvansiyonların artırılması gibi bir kompozisyon değişikliği de maliye politikasının aracıdır.
• Borçlanma politikasında da ekonomideki talep artışına bağlı olarak aşırı canlılığın yaşandığı durumlarda, kamu borçlanması artırılarak harcanabilir gelirin düşürülmesi hedeflenmektedir. Yani ekonomi ısındığı zaman, kamu borçlanması artırılarak soğuma sağlanmaktadır. Ekonomi soğumaya yüz tuttuğunda ise borçların erken ödenmesi ile para piyasaya çıkarılır ve toplam talep canlandırılır.
• İktisadi ve sosyal amaçlar için bir maliye politikası aracı olan kamu borçlanması, devletin bütçe açıklarının finansman yollarından birisidir. Burada borç miktarının azalıp artmasına ek olarak borcun vadesi ve kaynağının tespit edilmesi de bir araçtır. Örneğin; enflasyonun yüksek olduğu bir ekonomide, fiyat artışlarını daha da hızlandırmamak için kısa vadeli borçlar yerine uzun vadeli borçlar tercih edilir. Bu durum, kamu borçlanmasını bir maliye politikası aracı yapar.
• Kamu bütçesinde açık veya fazla vererek bazı maliye politikası amaçlarına daha ulaşılabilir. Mesela açık bütçe, harcamaların gelirinden fazla olması anlamına gelir. Bu ise genişletici maliye politikasını ifade eder. Fazla bütçe ise daraltıcı maliye politikasına işaret etmektedir.
• Maliye politikasını oluşturan diğer bileşenler ise teşvik ve dış ticaret politikası gibi çeşitli alt gruplardan oluşmaktadır.
MALİYE POLİTİKASI AMAÇLARI
• Kaynak tahsisinde etkinliği sağlamak
• Gelir dağılımında adaleti sağlamak
• Ekonomik istikrarı sağlamak
• Ekonomik büyüme ve kalkınmayı sağlamak
Ekonomik istikrar amacı hem fiyat istikrarını hem de tam istihdamı ifade etmektedir. Fiyat istikrarı ise fiyatlar genel seviyesinin hedefler doğrultusunda kontrol altına alınması demektir. Tam istihdam ise ekonomideki tüm üretim faktörlerinin üretimde aktif tutulduğu bir seviyeyi ifade etmektedir. Kısaca hem enflasyonla mücadele etmek hem de işsizliği önlemek anlamına gelmektedir.
Maliye politikasının gelir dağılımında adalet amacı, ulusal gelirin kişiler üretim faktörleri arasında adil bir şekilde dağıtılmasıdır. Bu kapsam, devletin sosyal yönünü gösteren bir politikadır.
İktisadi büyüme ise bir ekonomide milli gelirin yıldan yıla artış göstermesi demektir. Bu konuda vereceğimiz en kolay örnek; milli geliri 100 lira olan bir ekonominin diğer yıl 105 liralık milli gelire sahip olması yüzde 5 büyüme kaydettiği anlamına gelmektedir. Devletin maliye politikası ile hedeflediği en temel konulardan birisi budur.
İktisadi kalkınma ise ekonomik büyümeye ek olarak birtakım sosyal göstergenin de iyileşmesi demektir. Yani hasta başına düşen doktor sayısı, öğrenci başına düşen öğretmen satısı, bebek ölüm oranları gibi göstergelerin iyileşmesi, ülkede kalkınmanın sağlandığına işaret etmektedir.
Maliye politikasının bu amaçları ise bir devletin istediği hedefleri temsil etmektedir. Ülkenin politika yapıcıları, fiyat istikrarını sağlamak için enflasyonla mücadele ederken, ana neden olan talebi baskı altına almak ister. Ama bu iktisadi büyüme ile ters düşen bir politikadır. Aynı şekilde iktisadi bir büyüme için sermaye gruplarının üzerindeki vergi yükü hafifletilir ve düşük gelir gruplarının aleyhine bir sonuç alınarak gelir dağılımında eşitsizlik yaşanır.
Bir amaca ulaşırken, diğer amaca ters hareket edilmiş olunur. Dolayısıyla maliye politikasını uygulamak da zorlaşır. Bu yüzden politika yapıcılar oldukça dikkatli bir şekilde davranmalı ve gerçekçi hesaplar yaparak ince ayar politikaları uygulaması gerekmektedir.
MALİYE POLİTİKASI UYGULAMALARI
İradi Politikalar
• Yapısal sorunlar
• Tanı-teşhis sorunu
• Gecikmeler sorunu
• Politik sınırlar
• Araçların seçimindeki güçlük
Otomatik stabilizatörler
• Hane halkı tasarrufları
• Mal stoklarındaki değişimler
• Dağıtılmayan kurum karları
• Faiz oranlarındaki değişimler
• Tarımsal destekleme alımları
• İşsizlik sigortası ödemeleri
• Artan oranlı gelir
• Kendiliğinden ortaya çıkan açık ve fazlaları
İhtiyari (İradi) Maliye Politikası
Keynesyen iktisadi düşüncenin ortaya çıkmasıyla birlikte maliye politikası, iktisat politikasında daha aktif olarak geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Mali araçların kullanımında politikacılara geniş takdir yetkisi tanınması yüzünden Keynesyen maliye politikası, ihtiyari ismiyle anılmıştır.
Keynes’in 1936 yılında yayımladığı çalışmasından itibaren başlayıp, daha sonraları taraftarlarınca geliştirilerek ortaya çıkan Keynesyen görüş, ekonomide eksik istihdamın söz konusu olduğu dönemlerde efektif talebi artırıcı politikaları öne çıkarmıştır. Milli gelirin artırılması ve işsizliğin giderilmesi konusunda bu politikaların etkili olduğu ileri sürülmüştür.
Bu kapsamda Keynesyen görüş, temel olarak genişleme dönemlerinde kamu harcamalarının azaltılması ve vergi yükünün artırılması şeklinde daraltıcı maliye politikalarının kullanılmasını önermiştir. Buna karşılık daralma dönemlerinde ise kamu harcamalarının artırılması ve vergi yükünün azaltılması şeklinde genişletici maliye politikalarının uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür.
Keynesyen görüş tarafından ileri sürülen bu görüşler çerçevesinde yapılacak müdahalelerin ve alınacak önlemlerin ise sadece maliye politikasını yürütmekle yetkili ve yükümlü siyasi karar birimlerinin takdirine dayanması ile ihtiyari (iradi) maliye politikaları ifade edilmiştir. Bu kapsamda takdiri maliye politikası adıyla da anıldığı bilinmektedir.
En temel özelliği; istikrar politikasına yönelik müdahale ve önlemlerin sadece maliye politikasını yürütmekle yetkili ve yükümlü siyasi karar birimlerinin takdirine dayanmasıdır. Yani yöntem, kamu harcamaları ve gelirlerinde önceden kesin olarak belirlenmiş herhangi bir kurala bağlı olmaksızın yapılan iradi değişikliklerle ekonomide istikrarı sağlamaya çalışan bir yaklaşımın ürünüdür.
Katı bir ihtiyari maliye politikasında siyasi karar birimleri şu konularda özellikle geniş bir hareket serbestine sahiptir:
• Konjonktürel durumun değerlendirilmesi,
• Araçların seçimi,
• Önlemlerin dozunun, zamanlamasının ve geçerlilik süresinin ayarlanması.
Bu konulara ilişkin soruların gecikmesiz ve gerçeğine uygun bir şekilde cevaplandırılması, politikanın amacına ulaşabilmesi için gereklidir.
İhtiyari maliye politikasının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için mutlaka göz önünde bulundurulması gereken iktisadi-teknik ve siyasi-kurumsal içerikli koşulların gerçekleşebilmeleri, önemli bazı güçlüklerin giderilmesine bağlıdır. Bir ekonomide görülen dengesizliğin giderilmesi, az veya çok belli bir zaman almaktadır. İktisadi müdahale için gerekli olan bu sürenin birbirini izleyen çeşitli aşamalara ayrılması da mümkündür.
İradi politika kısaca; yapısal, tanı-teşhis ve gecikme sorunları ile politik sınırlar, araçların seçimindeki güçlük etrafında toplanmaktadır.
Otomatik İstikrar Sağlayıcılar (Stabilizatörler)
Ekonomide oluşturulan bazı mekanizmalar gerçekleştirdikleri amaçlar dışında, konjonktürel değişimler karşısında hükümetin herhangi bir karar ve iradi politika uygulamasına gerek kalmadan ekonominin kendiliğinden istikrara kavuşmasını sağlamaktadır. Bunlar otomatik istikrarlandırıcılar veya stabilizatörler şeklinde adlandırılmaktadır.
Stabilizatörler, ekonominin ve değişen konjonktürün tümüne yön veremese bile istikrarsızlığı yumuşatmaktadır. Kısaca otomatik istikrarlandırıcılar enflasyon dönemlerin ekonominin kendi kendine daralmasını, durgunluk dönemlerinde kendiliğinden genişlemesini sağlayan mekanizmalardır.
En yaygın bilinen otomatik istikrar sağlayıcılar şunlardır:
• İşsizlik sigortası ödemeleri,
• Hane halkı tasarrufları,
• Dağıtılmayan kurum kârları,
• Mal stoklarındaki değişimler,
• Faiz oranlarındaki değişimleri,
• Tarımsal destekleme alımları,
• Kendiliğinden ortaya çıkan açık ve fazlalar,
• Artan oranlı gelir vergisi şeklindedir.
İşsizlik Sigortası
Devletin işsiz kalan kimselere belli bir süre için verdiği ücretlere işsizlik ödeneği denir. Bunlar birer kamu harcamasıdır. Durgunluk döneminde işsizlik oranlarında artış gözleneceği için devletin yapacağı işsizlik sigortası ödemeleri artacaktır. Dolayısıyla kamu harcamaları artış gösterecektir. Kamu harcamalarının artması, ekonomide genişletici etkiler yaratmaktadır. Böylece başlangıçtaki durgunluğun etkisi azalacaktır.
Yukarıdaki durumun tersine enflasyon döneminde işsizlik azalacağı için devletin yapacağı işsizlik ödemeleri azalacaktır. Buna bağlı olarak kamu harcamaları da azalmış olacaktır ve böylece ekonomide daraltıcı bir etki yaratacağı için başlangıçtaki enflasyonu azaltıcı etkiler ortaya çıkacaktır.
Bu durumlarda hükümetin hiçbir iradi politikası söz konusu değildir ve otomatik olarak konjonktür karşıtı bir gelişme yaşanmıştır.
Tarımsal Destekleme Alımları
Devlet bazı tarımsal ürünleri desteklemek için satılmayan ürünleri satın alma garantisi verebilir. Bu tarımsal bir sübvansiyondur ve kamu harcamasıdır. Yani durgunluk dönemlerinde devletin tarımsal alımları artacaktır. Bu şekilde kamu harcamaları artacak ve otomatik olarak genişletici bir etkiye sahip olacaktır.
Artan Oranlı Gelir Vergisi
Artan oranlılık, matrah arttıkça uygulanan vergi oranının da artması demektir. Durgunluk dönemlerinde kişisel gelir azalacağından artık daha düşük oranda vergilendirileceklerdir. Bu şekilde toplam vergi miktarı azalacaktır ve ekonomide genişletici bir etki doğacaktır. Böylece otomatik olarak bir istikrar kazanılacaktır.
Buna karşın artan oranlı gelir vergisinin otomatik istikrar sağlayıcı olabilmesi için;
• Her kişi ve gelirden alınan genel nitelikli bir vergi olması,
• Muafiyet ve istisnaların en düşük seviyede tutulması,
• Dik artan oranlı olması yani dilimlere uygulanan vergi oranları arasında büyük farkın olması,
• Verginin kaynakta kesme yoluyla tahsil edilmesi,
• Verginin gerçek usule göre tarh edilmesi gerekmektedir.
Bireysel Tasarruflar
Genişleyen ekonomilerde söz konusu olan tasarruflar, tüketimin alternatifi olduğu için toplam talebin azalmasına yol açar. Bu şekilde ekonomide daraltıcı etkiler yaratılır. Durgunluk dönemlerinde ise azalan tasarruflar tüketimin canlanmasına yol açarak otomatik bir şekilde ekonominin genişlemesini sağlamaktadır.
Formül Esnekliği
Üçüncü maliye politikası yöntemi olarak formül esnekliği, konjonktürde herhangi bir değişim olmaksızın hükümetin olası bir değişime karşı otomatik olarak devreye girecek politikayı benimsemesidir. Yani politikanın kendiliğinden devreye gitmesi ile otomatik istikrarlandırıcıya, politikayı hükümetin belirlemesi şekliyle de ihtiyarı politikaya benzemektedir.
Hükümet enflasyon oranlarının belirli bir seviyeyi geçmesi durumunda vergi oranlarının da buna bağlı olarak artmasını önceden bir formüle bağlayabilir. Böylece konjonktür gerçekleştiği zaman iradi maliye politikasının olası gecikmeleri yaşanmadan müdahale söz konusu olacaktır. Formül esnekliği, iradi politikalar ile otomatik istikrar sağlayıcıların eksikliklerini ve sakıncalarını gidermek için ortaya atılmıştır.
Formül esnekliği yaklaşımında esas alınan düşüncelerin başında şu gelmektedir: Otomatik istikrar anlayışı her zaman ihtiyari yönlendirme politikasına tercih edilmelidir. Çünkü bu tür yöntemlerde gecikmelere ve yanlış kararlara neden olan takdir ve aksiyon alanlarına yer verilmektedir. Aynı zamanda ekonomiye yerleştirilen bir otomat kendiliğinden aksiyon ve reaksiyonlara sebep vermek suretiyle, ekonomik istikrarı sağlamaktadır.
MALİYE POLİTİKASI ARASINDAKİ ÇATIŞMALAR
• Enflasyonla mücadele Χ Tam istihdam
• Enflasyonla mücadele Χ Ekonomik büyüme ve kalkınma
• Belirli tüketim düzeyine ulaştırma Χ Kalkınma
• Devlet borçlarının azaltılması Χ Kalkınma
PARA POLİTİKASI
Para politikası; ekonomik büyüme, istihdam artışı ve fiyat istikrarı gibi hedeflere ulaşabilmek için paranın elde edilebilirliğini ve maliyetini etkilemeye yönelik olarak alınan kararları ifade etmektedir. Uygulanmasından sorumlu kuruluşlar merkez bankalarıdır. Ülkemizde merkez bankasının temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğu TCMB Kanunu ile hükme bağlanmıştır.
Para politikası, para otoritesinin (Merkez Bankası) ülkedeki para miktarını (para arzı) ve faiz oranlarını değiştirerek, ekonomiyi etkilemek için aldığı kararlardır. Para politikası kararları verilirken devletin hedefinin, fiyat istikrarını bozulmasına yol açmaksızın tam istihdam seviyesine ulaşılması ve bunun devamının sağlanmasıdır. Para politikası, para arzının yönetimidir. Bu işlev bazen doğrudan para miktarının değiştirilmesiyle bazen de faiz oranlarının kontrolü vasıtasıyla yapılır. Para politikasının yönü itibarıyla iki önemli kavramdan bahsedilebilir:
– Genişlemeci (gevşek) para politikası para arzının artmasını ve faiz haddinin düşmesine yönelik para politikası uygulamalarıdır.
– Sıkı (daraltıcı) para politikası ise, para arzındaki artışı frenlemeye ve faiz haddini yükseltmeye yönelik politikalardan oluşmaktadır. Ayrıca para politikası kapsamında farklı stratejilerin varlığı da vurgulanmalıdır:
– Takdire Bağlı Para Politikaları (Aktif Para Politikaları): Bu yaklaşımda yönetimler ekonomik durumu değerlendirip, buna göre para miktarı, faiz veya kredi hacmi gibi büyüklükleri ekonominin ihtiyaçları doğrultusunda ayarlama çabası gösterirler. 1950- 1970 döneminde uygulamaya hâkim olan Keynesci politikalardır.
– Kurala Bağlı Para Politikaları: Belirli bir büyüklüğü para politikasının hedefi olarak belirleyip, bir politika hedefini yönetimin uymakla yükümlü olduğu bir kural kabul eden yaklaşımdır. Paracı ve Neo-klasik İktisatçılar benimser. Günümüzde, aktif iktisat politikalarından uzaklaşma, kural politikalara yönelme eğilimleri ağır basmaktadır. Para politikasının nasıl kurgulandığı ve uygulandığı tartışmasına yönelmeden önce para politikasının kavramsal düzeyde dayandırıldığı parasal rejim tartışmalarına odaklanmak yerinde olacaktır.
PARA POLİTİKASI REJİMLERİ
Uygulamada çok teknik ve karmaşık uygulamalar olarak görülen para politikalarının dayandırıldığı ve para kavramına yönelik temel kavramsallaştırmaları olarak anlaşılması gereken parasal rejimler şunlardır:
– Otomatik Altın Standardı Rejim
– Yansız Para Rejimi (Paranın Yansızlığı Rejimi)
– Yanlı Para Rejimi (Müdahale Rejimi)
Otomatik Altın Standardı Rejimi: Ülke parasının, diğer ülke paralarına göre değerinin muhafaza edilmesine dönük para rejimidir. Uluslararası ticaretin pürüzsüz şekilde işlemesini hedefler. 20. yüzyılın başlarına kadar çoğu ülkede geçerli olmuştur. Bu rejimde ülke ulusal parasını sabit bir değerden her an altın ile değiştirmeyi taahhüt eder. Her ülkenin parasının altın değerlerinin birbirine oranı da döviz kurlarını ifade etmektedir. Bu açıdan bakıldığında otomatik altın standardı bir tür sabit döviz kuru sistemidir. Fiyat hareketleri, bu rejimde dış açıkları otomatik olarak dengelemektedir. Başka bir ifadeyle, ulusal paranın iç ve dış değeri arasında etkileşim ilişkisi vardır.
Yansız Para Rejimi (Paranın Yansızlığı Rejimi): Paranın sadece mal-hizmet değişiminde yardımcı olması, buna karşın parasal rejimin mal-hizmetlerin nispi fiyatları ile üretim miktarları üzerinde etkili olmaması amaçlanır. Klasik ve Yeni-Klasikler Paranın yansızlığını savunur. Monetaristler, para arzındaki genişlemenin, büyüme hızına endekslenmesiyle birlikte, paranın yansızlığının sağlanacağını ifade eder. Liberal çizgideki ekoller, aktif iktisat politikasına karşı çıkarlar. Paranın yanlı kılınması fayda getirmez, paranın değerinde istikrarsızlık yaratıp, paranın ekonomiye sağladığı katkıyı azaltır, ekonomik performansı düşürür.
Yanlı Para Rejimi (Müdahale Rejimi): Para rejimi aracılığıyla nispi fiyatlarda ve üretim miktarında değişme amaçlanıyor ise ve müdahaleci rejimler ile paranın belirli amaçlar doğrultusunda yanlı kılınması öneriliyor ise yanlı para rejiminden bahsedilir. Bilinçli para politikalarıyla, piyasa ekonomilerinin birtakım zaaflarının aşılabileceği, makroekonomik performansın yükseltilebileceği savunulur. Keynes, Genel Teori ile müdahaleci para rejimlerinin teorik çatısını kurmuştur. Bu sistemde emisyon, iktisat politikalarının hizmetindedir. Bu uygulamalar, dış denge üzerinde önemli dengesizlikleri beraberinde getireceği için, döviz hareketlerine sık sık müdahale yapılmasını öngörür.
PARA POLİTİKASI ARAÇLARI
Para politikası araçları, Merkez Bankasının ekonomideki para miktarı ve faiz haddi gibi parasal değişkenler üzerinde işlem yaparak ekonomiyi etkilemeye çalışırken kullandığı müdahale araçlarıdır. Günümüzde merkez bankalarının en fazla kullandığı araçlarla daha geniş bir perspektifte kullanabileceği araçlar arasında ayrım yapmak yerinde olacaktır. Buna göre en fazla başvurulan araçlar şunlardır:
– Açık Piyasa İşlemleri
– Zorunlu Karşılık Oranları
– Reeskont İşlemleri
– İletişim Politikası
Öncelikle açık piyasa işlemlerini ele almak faydalı olacaktır. Günümüzde modern merkez bankacılığının en fazla başvurduğu ve öne çıkardığı para politikası aracı açık piyasa işlemleridir. Açık piyasa işlemleri Merkez Bankasının sermaye piyasası işlemlerine taraf olması, bu piyasaya katılarak orada işlemler gerçekleştirmesidir. Bu açıdan bakıldığında Merkez Bankası zaten var olan, ciddi işlevlere sahip olan sermaye piyasasına katılmaktadır. Burada dikkat çeken önemli nokta, sermaye piyasasında işlem yapan taraflar söz konusu olduğunda paranın el değiştirmesi olgusudur. Merkez Bankası dışında kalan tüm iktisadi aktörler sermaye piyasası işlemlerini gerçekleştirdiklerinde piyasadaki para miktarı değişmemekte, sadece el değiştirmektedir. Ancak, Merkez Bankası işlemin tarafı olduğunda para miktarı kesinlikle değişecektir; başka bir ifadeyle artacak veya azalacaktır. Açık piyasa işlemleri Merkez Bankası tarafından dört farklı biçimde gerçekleştirilebilmektedir:
– Doğrudan alım
– Doğrudan satım
– Repo
– Ters repo Doğrudan alım ve doğrudan satım
Merkez Bankası para arzında kalıcı ya da uzun vadeli bir değişiklik gerçekleştirmeyi arzuladığında yürüttüğü işlemlerdir.
Merkez Bankasının doğrudan kontrolü dışında olan faktörler nedeniyle banka rezervlerinde ve para arzında ortaya çıkan geçici değişiklikleri dengelemek maksadı ile repo ve ters repo işlemlerini kullandığı görülmektedir. Doğrudan alım yönteminde Merkez Bankası sermaye piyasasında işlem gören bir menkul kıymeti (tahvil, bono vb.) satın alacaktır. Bu şekilde satın alınan menkul kıymet Merkez Bankası bilançosuna taşınırken, piyasaya para sürülmüş olacak ve piyasadaki para miktarı artacaktır. Dolayısıyla Merkez Bankası para politikasında genişletici yönde gitmek isterse doğrudan alımı tercih edebilir. Buna karşılık Merkez Bankası daraltıcı para politikası uygulamak isterse doğrudan satımı tercih edecektir. Piyasaya doğrudan satılan menkul kıymet karşılığında piyasadan para çekilmiş olacaktır. Repo işleminde ise bir menkul kıymet belirli bir tarihte, belirli bir orandan, geri satım vaadi ile satın alınmaktadır. Dolayısıyla, belirlenen süre için piyasaya para sürülmekte, karşılığına menkul kıymet de Merkez Bankası bilançosuna taşınmıştır. Merkez Bankası banka rezervlerinde geçici bir süre için artış yaratmayı arzuladığında, repo işlemlerine yönelir. Ters repo işleminde ise bir menkul kıymetin belirli bir tarihte, belirli bir orandan, geri alım vaadi ile piyasaya satılması söz konusu olmaktadır. Merkez Bankası piyasadan para çekmek istediğinde ters repo yöntemini benimseyecektir. Hem repo hem de ters repo işlemlerinin belirli bir süre için yapıldığı hatırlandığında Merkez Bankasının süreklilik kazandırmak için bir program dâhilinde bu işlemlere yöneldiği vurgulanmalıdır. Örnek vermek gerekirse merkez bankaları haftalık repo ihaleleri ihalelerini yineleyerek bu tarz bir programı işletmektedir. Açık piyasa işlemlerini amaçları açısından da sınıflandırmak mümkündür:
– Defansif açık piyasa işlemleri (Koruyucu APİ): Merkez Bankasının kontrolü dışındaki faktörler nedeniyle parasal tabanda ve banka rezervlerinde ortaya çıkan değişikliklerin dengelenmesi amacıyla yürütülen açık piyasa işlemleridir.
– Ofansif açık piyasa işlemleri (Dinamik APİ): Merkez Bankasının ekonomik faaliyetleri yönlendirmek için banka rezervlerini, parasal tabanı ve para arzını değiştirmek amacıyla gerçekleştirilen açık piyasa işlemleridir. Açık piyasa işlemleriyle ilgili avantaj ve dezavantajlar da tartışılmaktadır. Buna göre açık piyasa işlemleri:
– Merkez Bankasının inisiyatifindedir,
– Esnektir,
– Hızlı ve etkindir,
– Tersine çevrilebilir niteliktedir,
– Etkisi kısmi niteliktedir,
– Gelişmiş sermaye piyasalarına ihtiyaç duymaktadır
Özellikle açık piyasa işlemlerinin esnek, etkin ve tersine çevrilebilir nitelikleri merkez bankaları tarafından temel tercih edilme nedenleridir. Gerçekten de merkez bankaları parasal ve finansal değişimlere reaksiyon göstermek istediklerinde optimal para politikası aracı olarak açık piyasa işlemlerini uygulamaya yönelmektedirler. Zorunlu karşılıklar politikasında ticari bankaların kendilerine emanet edilen mevduatların belli bir oranını karşılık olarak tutmaları gerekmektedir. Bankalar mevduatların Merkez Bankası tarafından belirlenen oranları çerçevesinde karşılıkları Merkez Bankasına yatırmaları gerekmektedir. Merkez Bankası zorunlu karşılık oranlarını değiştirerek, bankaların kaydi para yaratma olanaklarını genişletip daraltabilmektedir. Para arzı daraltılmak istendiğinde zorunlu karşılık oranları arttırılırken, para miktarı artırılmak istendiğinde de zorunlu karşılık oranları düşürülmektedir. Reeskont işlemlerinde bankalar tarafından iskonto edilmiş bir senedin Merkez Bankası tarafından yeniden iskonto edilmesi söz konusudur. İskonto edilmiş bir senedin, ikinci defa iskonto edilmesi işlemidir. İskonto bir mali kurumun vadesi gelmeden önce, emre muharrer bir senedin (bono) bedelinin belli bir faiz ve komisyon karşılığında, senet alacaklısına ödenmesidir (senet kırdırma). Bu anlamda reeskont oranı, Merkez Bankasının bankalara verdiği kredilere uyguladığı faiz oranıdır. Bankalar ellerindeki ticari senetleri, vadeleri dolmadan Merkez Bankasına kırdırarak rezervlerini artırabileceklerdir. Merkez bankalarının dolaşımdaki para miktarını etkilemek için ticari bankalara kredilerin açılması ve bu kredilere dayanarak onların getirecekleri senetlerin reeskont edilmesi ile bankalar sistemine para aktarabilir. Merkez Bankasının reeskont oranının düşürmesinin anlamı, bankalara açılan kredinin fiyatını ucuzlatarak onların kendisine reeskont için daha fazla senet getirmesini ve kendisinden daha çok kredi talep edilmesini cazip hâle getirmektir. Günümüzde merkez bankalarının en fazla uyguladıkları para politikası araçlarından bir diğeri ise iletişim politikasıdır. Geçmişte merkez bankaları doğrudan bankacılık sistemi aktörleriyle iletişime geçerek onlara telkin ve tavsiyelerde bulunurlardı. Bugün ise merkez bankaları daha geniş bir perspektifte, tüm iktisadi aktörlerle, kamuoyu ile ve hatta tüm küresel iktisadi sistemle optimal bir iletişim içinde olmak zorunda kalmaktadırlar. Bu çerçevede şeffaflık ve hesap verme ilkelerinin temel bileşenleri olduğu bir kredibilite anlayışı ön plandadır.
Bunun yanı sıra bir dizi diğer araç vardır ki merkez bankaları bunlara da ihtiyaç duyduğunda başvurabilmektedir:
– Disponibilite oranları
– Kredi tavanları veya selektif kredi kontrolleri
– Tüketici Kredilerinin Kontrolü
– Banka Kredilerinin Miktar, Vade ve Faiz Oranları Açısından Kontrolü
– SWAP işlemleri
– Zorunlu devir oranları
– Finansal Kurumların Menkul Kıymet Portföylerinin Yeniden Düzenlenmesi
Diğer araçlardan disponibilite oranları bir tür karşılık oranıdır. Merkez Bankası disponibilite oranlarını belirlerken bankaların mevduat ve bazı diğer yükümlülükleri için belirli tutarda nakit ve benzeri karşılık tutmalarını istemektedir. Merkez Bankası bankaların kredilerine yönelik tedbirler de almaktadır. Bu tedbirler bazen kredileri genel anlamda sınırlamak, bazen de kredi türlerine göre tavanlar getirmek biçiminde olmaktadır. Hatta merkez bankaları banka kredilerinin vade ve faiz oranları açısından da kontrolüne yönelebilmektedir. Merkez bankaları kendi aralarında yaptıkları SWAP işlemleriyle özellikle döviz piyasalarına müdahale stratejilerinde avantajlı konum arayışında olmaktadırlar. SWAP işlemleri esas itibarıyla merkez bankalarının ulusal paralarını kendi aralarında takas etmektedirler. Bu işlemle bir Merkez Bankası döviz rezervlerini ve müdahale olanaklarını genişletme amacı güdülmektedir. Yine zorunlu devir oranlarında merkez bankaları döviz kazandıran iktisadi işlemlere müdahale ederek, bunların bir kısmının Merkez Bankası tarafından satın alınması öngörülmektedir. Bir diğer araçta da Merkez Bankası finansal aracıların, özellikle bankacılık sisteminin satın aldıkları ve kendi bilançolarında bulundurdukları menkul kıymetlerin (örneğin tahvil ve bonolar) miktar ve vadelerine yönelik zorlayıcı tedbirler alınmaktadır.
DÖVİZ KURU POLİTİKASI
Türkiye’de uygulanacak döviz kuru rejimini, Hükûmet ile birlikte belirlemek ve uygulamak Merkez Bankasının temel görevlerinden biridir. Belirlenen döviz kuru rejimi çerçevesinde döviz kuru politikasının biçimlendirilmesi ile uygulanması görevi ve yetkisi ise Merkez Bankasına aittir. Merkez Bankası, kur politikası uygulamalarını, para politikası hedeflerine uygun olarak belirlemektedir. Uygulanan para politikasının değişmesi durumunda, kur politikasında da değişikliğe gidilebilmektedir.
Türkiye; 2001 ekonomik krizinin ardından, piyasadaki arz ve talep koşullarına göre belirlenen dalgalı döviz kuru uygulamasına geçmiştir. Dalgalı kur rejiminde döviz kurları piyasadaki arz ve talep koşulları tarafından belirlenmektedir.
Döviz arz ve talebini belirleyen temel unsurlar şunlardır:
Uygulanan para ve maliye politikaları
Ekonomik altyapı
Uluslararası gelişmeler
Bekleyişler
Döviz kurunun bir politika aracı olarak kullanılmadığı dalgalı kur rejiminde Merkez Bankası, nominal veya reel herhangi bir kur hedefi belirlemez. Bununla birlikte Banka; finansal istikrara yönelik riskleri azaltmak amacıyla, Türk lirasının aşırı değerlenmesi veya değer kaybetmesine karşı tedbirler almaktadır.
Bunun yanında Merkez Bankası, Ülkemizin altın ve döviz rezervlerini saklamak ve yönetmekle de görevlidir. Uluslararası rezervler; genel olarak ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, diğer para birimlerine çevrilebilme (konvertibilite) özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıkları ifade eder.
PARA VE MALİYE POLİTİKALARININ NİSPİ ETKİNLİĞİ
Ekonomik istikrarın sağlanmasında hem maliye hem de para politikaları uygulanabilir. Bilindiği gibi maliye politikası kamu gelirleri ve harcamalarını kullanarak ekonomik istikrarı sağlamaya çalışırken, para politikası para arzına yön vererek ekonomik istikrarı sağlamaya çalışır. Bu nedenle maliye politikası ilk olarak mal piyasasını etkilemekte, para politikası ise ilk olarak varlık piyasasını etkilemektedir. Her iki politikadan hangisinin ekonomik istikrarı sağlamada başarılı olduğu konusu iktisat literatüründe hep tartışıla gelmiştir. En uç noktalardan örnekler verecek olursak, Neoklasik iktisatçılar para politikasının tam etkin olduğunu ve maliye politikasının etkin olmadığını savunmaktadır. Keynesyen iktisatçılar ise tam tersine para politikasının etkin olmadığını ve maliye politikasının tam etkin olduğunu savunur. Her iki yaklaşımın temel varsayımlarındaki farklılıklar analizlerinin kendi içinde tutarlı ama birbirinden farklı olmasına yok açmaktadır. Hâlbuki gerçekte ekonomik istikrarın sağlanmasında para ve maliye politikaları birbirinin tamamlayıcısı durumundadırlar. Para ve maliye politikasının nispi etkinliği tartışmalarında genellikle IS-LM analizinden yararlanılmaktadır. Bilindiği üzere IS eğrisi yatırım ve tasarruf eşitliğini sağlayan faiz oranı ve gelir düzeyini gösteren negatif eğimli bir eğridir. IS eğrisi mal piyasasını göstermekte ve maliye politikası uygulamaları IS eğrisini etkilemektedir. Bilinmelidir ki, kamu harcamalarının artması ve/veya vergilerin azalması gibi genişletici maliye politikaları IS eğrisini sağa kaydırmaktadır. Kamu harcamalarının azalması ve/veya vergilerin artması gibi daraltıcı maliye politikaları ise IS eğrisini sola kaydırmaktadır. LM eğrisi de para talebi ile para arzı eşitliğini sağlayan faiz oranı ve gelir düzeyini gösteren pozitif eğimli bir eğridir. LM eğrisi para piyasasını göstermekte ve para politikası uygulamaları LM eğrisini etkilemektedir. Para arzındaki bir artış LM eğrisini sağa, para arzındaki bir azalış da sola kaydırmaktadır. Para ve maliye politikalarının ekonomi üzerindeki etkileri tartışılırken Keynesyen ve Neoklasik iktisatçıların birbirinin tersini iddia ettiği iki ayrı durum vardır. Bunlardan biri “likidite tuzağı” diğeri ise “dışlama etkisi”dir. Likidite tuzağı LM eğrisinin yatay olması varsayımına dayanarak gösterilmektedir. Hanehalkının belli bir faiz oranında arz edilen tüm parayı elinde tutmak istemesini ifade eder. Keynesyen yaklaşımın bir ifadesi olan likidite tuzağı durumunda maliye politikası uygulaması gelir düzeyinde bir artışa yol açacağından, maliye politikası etkindir. Bunu grafiğin ilk panelinde de görmekteyiz. Uygulanan genişletici bir maliye politikası IS eğrisini sağa kaydırarak denge gelir düzeyini artırmaktadır. Bu nedenle Keynesyenler likidite tuzağı argümanını kullanarak maliye politikasının etkin olduğunu savunurlar.
LİKİDİTE TUZAĞI DIŞLAMA ETKİSİ (CROWDING – OUT)
Dışlama etkisi (Crowding-out) ise Neoklasik yaklaşımın bir ifadesi olmakla birlikte LM eğrisinin dikey olması varsayımına dayanmaktadır. Genişletici bir maliye politikası devletin borçlanmasıyla finanse edildiğinde ödünç verilebilir fon talebi arttığından faiz oranı yükselmektedir. Faiz oranının yükselmesi özel yatırım harcamalarının azalmasına yol açarak ekonomiden özel sektörün dışlanmasına neden olmaktadır. Dışlama etkisi olarak isimlendirilen bu durum grafiğin ikinci panelinden de görülebilir. LM eğrisi dikey olduğundan uygulanan bir maliye politikasının IS eğrisini kaydırması milli gelir seviyesinde hiçbir değişiklik yaratmayacaktır. Bu nedenle Neoklasikler dışlama etkisi argümanını kullanarak maliye politikasının etkin olmadığını savunurlar. Yukarıda anlatılan iki durum da IS-LM analizinin uç noktalarını anlatır. Çünkü LM eğrisi Keynesyen yaklaşımda tam yatay, Neoklasik yaklaşımda ise tam dikeydir. Hâlbuki gerçekte IS ve LM eğrileri belli bir eğime sahiptir. Buna göre kapalı ekonomide ve açık ekonomide para ve maliye politikalarının etkinliğini analiz etmek gerekir.
KUR REJİMLERİ VE UYGULANAN POLİTİKALAR
ÖDEMELER BİLANÇOSU
Bir ülkedeki yerleşiklerin diğer ülkedeki yerleşiklerle yaptığı tüm işlemlerin kaydının tutulduğu hesaba ödemeler bilançosu denir.
1. Cari İşlemler Hesabı:
a. Mal Ticareti: Görünür ticaret olarak da ifade edilen bu hesapta mal alış ve satışları yer alır.
• İhracat
• İthalat
• Transit Ticaret
b. Hizmet Ticareti: Görünmez ticaret olarak da ifade edilen bu hesapta hizmet alım ve satımı yer alır.
Turizm, taşımacılık, bankacılık, sigortacılık, inşaat, Resmi Hizmet
c. Yatırım Gelir-Gider Hesabı: Doğrudan Portföy yatırımlarının gelir ve giderlerinin ve dış borç faiz ödemelerinin yazıldığı hesaptır.
Kar, faiz, temettü gelirleri
Transfer Hesabı: Ülkeler arasında yapılan transferlerin yazıldığı hesaptır. İşçi dövizi, bedelsiz ithalar, bağış ve yardımları.
Not: Cari işlemler hesabı pozitif ya da negatif değer alabilir. Hesabın pozitif değer alması cari fazlayı ifade ederken, negatif değer alması cari açığı ifade eder.
2. Sermaye Hesabı
Ülkeye anapara giriş ve çıkışlarının yazıldığı hesaptır.
a. Sermaye Hesabı: Sermaye transferini gösteren hesaptır. Dış borç anapara geri ödemeleri bu hesaba yazılır. Göçmen transferi gibi
b. Finans Hesabı
• Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları: Ülkede üretim gerçekleştirmek için gelen ya da ülkedeki mevcut şirketlere ortak olmak amacıyla gelen yabancı sermayenin takip edildiği hesaptır.
• Dolaylı (Portföy Yatırımı) Yabancı Sermaye Yatırımları: Ülkeye tahvil bono ve hisse senedi yatırımları için gelen yabancı sermayenin yazıldığı hesaptır.
• Diğer Kalemler: Şirketlerin ve bankacılık kesiminin yurtdışından getirdiği sermayelerin yazıldığı hesaptır.
Sermaye hesabı pozitif ya da negatif değer alabilir. Hesabın pozitif değer alması ülkeye sermaye girişini ifade ederken, negatif değer alması ülkeden sermaye çıkışını ifade eder.
3. Net Hata Noksanı Hesabı: Bilanço denkliğini sağlamaya yönelik bir düzeltme hesabı olmakla birlikte kaynağı belli olmayan sermaye giriş ve çıkışlarını ifade eden hesaptır.
4. Resmi Rezerv Hesabı: Ülkenin merkez bankası ve IMF nezdinde sahip olduğu altın ve döviz rezervlerinde meydana gelen değişimlerin yazıldığı hesaptır.
Resmi rezerv hesabı pozitif ya da negatif değer alabilir. Hesabın pozitif olması resmi rezervlerin azaldığını gösteren hesabın negatif değer olması rezervlerin artığını gösterir.
BP EĞRİSİ
Ödemeler bilançosunun dengede olduğu gelir düzeyi faiz haddi bileşimlerinin geometrik yerine BP eğrisi denir. Eğri üzerindeki her noktada ödemeler bilançosu dengededir.
BP EĞRİSİ
Normal şartlar altında BP eğrisi pozitif eğimlidir. Çünkü, gelir düzeyinde meydana gelecek bir artış karşısında ithalat artarken net ihracat azalacak ve ödemeler bilançosu açığı söz konusu olacaktır. Bu açığın kapatılabilmesi için ülkeye sermaye girişinin olması gerekir. Bunun içinde faiz oranı yükseltilmelidir.
BP Eğrisinin Eğimi
BP eğrisinin eğimini etkileyen iki unsur söz konusudur.
• Ekonomide marjinal ithalat eğilimi arttıkça BP eğrisi dikleşir.
• Sermaye hareketlerinin yurtiçi ve yurtdışı faiz oranları arasındaki farka olan duyarlılığı arttıkça BP eğrisi yatıklaşır.
Not: sermaye hareketlerinin olmadığı durumda, dışa kapalı ekonomide BP eğrisi diktir. Tam sermaye hareketliliği durumunda ise yataydır.
BP Eğrisinin Konumu
Yurtiçi ve yurtdışı fiyat düzeyi veri iken nominal döviz kurunun aynı zamanda reel döviz kurunun arması yurtiçi malların ucuzlaması ve her alternatif gelir düzeyinde BP eğrisinin sağa kaymasına neden olur.
Kur rejimi (exchange rate regime) bir ülkenin kendi parasını yabancı paralarla değer açısından ne şekilde ilişkilendireceğine ilişkin olarak izleyeceği yöntemin adıdır.
Her paranın bir iç değeri bir de dış değeri vardır. Bir paranın iç değerini o paranın ülke içindeki kullanımı ve satın alma gücü belirler. Paranın iç satın alma gücü yurtiçinde satılan mal ve hizmetler karşısında sürekli olarak düşüyorsa para içeride değer kaybediyor demektir ki buna enflasyon denir. Yılbaşında 100 TL’ye aldığınız bir sepet malı yılsonunda 110 TL’ye alıyorsanız para satın alma gücünü yani iç değerini kaybetmiş demektir. Bir paranın dış satın alma gücü ise yabancı paralarla olan ilişkisiyle ölçülür. Örneğin 1 USD = 1,8 TL dediğimizde bu eşitlik bize dolar kurunu verir. ABD’de 100 dolara satılan çeşitli mallardan oluşan bir sepeti yılbaşında 180 TL’ye, yılsonunda ise 200 TL’ye alıyorsak o zaman TL, dolara karşı değer kaybetmiş demektir.
1 USD = 1,8 TL eşitliğini yazdığımızda (bu eşitliğe kur ya da parite de deniyor) bu eşitliğin nasıl oluştuğu sorusunun yanıtı bizi bu eşitliğin oluşmasında kullanılan yöntemlere yani kur rejimlerine götürür. Sabit kur rejimi ve dalgalı kur rejimi adını taşıyan başlıca iki kur rejimi ve onlardan türetilmiş alt rejimler vardır.
Sabit kur rejimi (Fixed exchange rate): Yerli paranın dış değerinin Merkez Bankası tarafından belirli bir kurla yabancı paralara karşı eşitlenmesi rejimidir. Sabit kur bir kez belirlendiğinde Merkez Bankası tarafından değiştirilinceye kadar aynı kalır.
Sabit kur rejiminin çeşitli uygulanma biçimleri vardır. Peg rejimi (Pegged exchange rate regime): Yerli parayı belirli bir rezerv paraya ya da birden fazla paranın oluşturduğu bir sepete bağlamaya peg adı veriliyor. Para kurulu rejimi (Currency board regime): Bu da asıl olarak peg rejimiyle aynı ilke içinde yürür, yani peg rejimi için yapılan tanımlama bu rejim için de geçerlidir. Para kurulu rejiminin belirgin farkı yerli paranın basılmasının da döviz girişine bağlanmış olmasıdır.
Dalgalı kur rejimi (floated exchange rate regime): Yerli paranın yabancı paralarla ilişkisinin piyasalarda (arz ve talep kurallarına göre) belirlendiği kur rejiminin adıdır. Bu rejimde yerli paranın yabancı paralarla olan ilişkisi gün içinde sürekli olarak yeniden belirlenir. Dalgalı kur rejiminin farklı uygulanma biçimleri vardır. Tam dalgalı kur rejimi (free float): Dalgalı kur rejiminde Merkez Bankası ya da başka bir kurum paranın dış değerine müdahale etmiyorsa bu rejime tam dalgalı kur rejimi denir.
Merkez Bankası’nın döviz kuru dalgalanmalarına müdahale etmesi dalgalı döviz kuru rejimini bozmasa da tam dalgalanmadan çıkarır. Müdahaleli dalgalı kur rejimi (dirty float): Dalgalı kur rejiminde Merkez Bankası kurdaki değişimlere döviz alım satımı yaparak müdahale ediyorsa bu rejime müdahaleli dalgalı kur rejimi (dirty float) denir. Bazen de dalgalanmaya müdahale için bir bant aralığı seçilir. Bant içinde dalgalanma rejimi (crawling bands, pegged with horizontal bands): Döviz kurunun belirli bir bant aralığında dalgalanmasına bu bandın altına veya üstüne taşması halinde Merkez Bankası’nın müdahale etmesi biçiminde uygulanan rejime verilen addır. Bu uygulama bant aralığı içinde dalgalı, bant aralığı dışında müdahaleli dalgalanma biçimini alır.
Türkiye 1980’li yıllara gelene kadar sabit döviz kuru rejimi uygulamıştır. Bu rejim, TL’nin değerinin Merkez Bankası’nca belirlenmesi ve o değerde sabit tutulması yoluyla uygulanmıştır. TL’nin değerinde ortaya çıkan ve çoğunlukla değer kaybı biçiminde olan değişiklikler genellikle bir defada ve devalüasyon biçimindeki müdahalelerle düzeltilmiş ve bu kez yeni parite sabit kur olarak belirlenmiştir. Türkiye 1980’lerde döviz kurlarının piyasada belirlendiği ancak Merkez Bankası’nın sürekli müdahaleleriyle yön verdiği müdahaleli dalgalı döviz kuru rejimine geçmiştir. Bu rejim 2000’lere kadar sürmüştür. Kur rejimindeki üçüncü değişiklik 2000’lerde yapılmış ve 2001 krizi öncesinde Türkiye bant içinde dalgalanma rejimi uygulamıştır. Bu rejim uzun süreli olmamış 2001 kriziyle birlikte çökmüştür. Kriz sonrasında Türkiye dalgalı kur rejimine geçtiğini duyurmuş ve uygulamada müdahaleli dalgalı kur rejimi uygulamaya başlamıştır.
Türkiye’nin bugün uyguladığı kur rejimi dalgalı müdahaleli kur rejimidir. Merkez Bankası kurlarda ortaya çıkan aşırı oynaklık hallerinde ihale yoluyla ya da önceden ilan edilmemiş alım satım uygulamalarıyla kurlara müdahale ederek istediği sınırlara çekmeye çalışmaktadır. Bu istenilen sınırların ne olduğu önceden açıklanmamıştır. O nedenle piyasa (1 USD + 1 Euro / 2) formülüyle oluşan sepet kur formülüne bakarak müdahalenin zamanlaması konusunda tahminde bulunmaktadır. Piyasada oluşan genel kanı TCMB’nin bu sıralarda bu sepetin 2 ile 2,10 arasında bulunmasından rahatsız olmadığı 2’nin altına ya da 2,10’un üstüne çıkılması ve o noktalarda bir süre kalınması halinde müdahale edeceği düşüncesidir.
MUNDELL FLEMING MODELİ
1.Sabit Kur ve Tam Sermaye Hareketliliği Altında Para ve Maliye Politikaları
Para Politikası
Başlangıçta dengede olan ekonomide genişletici para politikası LM eğrisini sağa kaydırır. Bu noktada yurtiçi faiz oranının düşmesi ödemeler bilançosu açığı yaratır. Faizdeki düşüşle birlikte gerçekleşen sermaye çıkışı dövize olan talebi arttırırken merkez bankasının piyasadan TL alıp karşılığında döviz vermesine ve para arzının daralmasına neden olur. Para arzının daralması LM eğrisinin tekrar sola kaydırırken ekonomi eski dengeye döner.
Maliye Politikası
Başlangıçta dengede olan ekonomide genişletici maliye politikası IS’i sağa kaydırır. Bu noktada faiz oranının yükselmesi sermaye girişini arttırırken ödemeler bilançosunda fazla oluşur. Merkez bankasının gelen sermaye karşılığında piyasaya TL vermesi para arzını arttırırken LM eğrisinin kaymasına ve ekonominin aynı faiz düzeyinde gelirin artmasına neden olur. Maliye politikası etkindir.
2. Esnek Kur Tam Sermaye Hareketliliği Altında Para ve Maliye Politikası
Para Politikası
Başlangıçta dengede olan ekonomide genişletici para politikası LM eğrisini sağa kaydırırken daha düşük faiz düzeyinde, daha yüksek gelir düzeyinde denge sağlanır. Bu noktada faiz oranının düşmesi sermaye çıkışına neden olurken ödemeler bilançosu açık verir. Esnek kurdayken dövize olan talebin artması Yerli paranın değerini düşürürken bu ihracatın artıp, ithalatın azalmasına ve IS eğrisini sağa kayarak aynı faiz düzeyinde daha yüksek gelir seviyesinde dengeye gelir. Esnek kurda para politikası etkindir.
Maliye Politikası
Başlangıçta dengede olan ekonomide genişletici maliye politikası IS eğrisini sağa kaydırırken iç denge daha yüksek faiz ve gelir seviyesinde sağlanır. Bu noktada faizin yükselmesi sermaye girişini arttırırken ödemeler bilançosunda fazla yaratır. Esnek kurda sermaye girişi TL’ye olan talebini arttırırken döviz kurunu düşürüp TL’nin değer kazanmasına neden olur. Bu değer kazancı ithalatı arttırıp ihracatı azaltırken IS eğrisinin sola kaymasına ve eski düzeyde dengeye gelmesine sebep olur.
Marshall-Lerner Koşulu
Bir ülke parasının reel değer kaybının yani yapılacak bir devalüasyonun net ihracatı hangi durumda arttıracağına Marshall-Lerner koşulu denir. Marshall- Lerner koşuluna göre bir ülkedeki ihracat ve ithalat esneklikleri toplamının 1’den büyük olduğu durumda yapılacak bir devalüasyon net ihracatı arttırır.
İmkansız Üçleme
İmkânsız üçleme nedir?
Ekonomideki imkânsız üçleme ya da üçlü açmaz (impossible trinity ya da trilemma) hipotezine göre; sermaye hareketlerinin serbestliği, sabit döviz kuru ve bağımsız bir para politikası uygulaması aynı anda var olamaz.
Eğer bir ekonomide sermaye hareketleri serbestse ve sabit döviz kuru rejimi uygulanıyorsa o zaman bağımsız para politikası uygulamak mümkün değildir. Bu durumda para politikası sermaye hareketleri ve döviz kurundaki eğilimlere göre biçimlenecektir.
Eğer bir ekonomide sermaye hareketleri denetim altında ise sabit döviz kuru rejimi uygulanabileceği gibi bağımsız para politikası da uygulanabilir.
Uygulama örnekleri: ABD, Euro Bölgesi, Çin ve Japonya
ABD, sermaye hareketlerinin serbestliği ve para politikasının bağımsızlığını seçtiği için döviz kuru rejimini dalgalı kur rejimi olarak belirlemiştir. Bu durumda elinizdeki Dolarları başka bir ülke parasıyla değiştirmek istediğinizde kur, önceden Fed tarafından belirlenmiş bir kur değil, o anda piyasada belirlenen kur olacaktır.
Euro bölgesi ülkeleri, sermaye hareketlerinin serbestliği ve sabit döviz kuru rejimini (kendi paraları kaldırıp Euro’yu kabul etmişlerdir) seçmiş oldukları için kendi başlarına bağımsız bir para politikası izleme şansları yoktur. Onlar adına para politikasını Avrupa Merkez Bankası belirlemekte, onlar da bu politikaya uymak zorunda kalmaktadırlar.
Çin, bir anlamda sabit döviz kuru rejimi uygulamakta ve para politikasını bağımsız olarak belirlemektedir. Bunun karşılığı olarak da sermaye hareketlerinde denetim uygulamaktadır. Çin Merkez Bankası, Çin’de yerleşik kişiler için döviz alım ve satımlarında yıllık bir limit uygulaması yapmaktadır.
Yakın zamana kadar sermaye hareketlerinin serbestliği, dalgalı döviz kuru rejimi ve serbest faiz politikasını uygulayan Japonya Yen’in uzunca bir süredir değer kazanmasıyla rekabet gücünde düşüşler yaşamaya başladı. Yeni hükümet Japonya’da değerli Yen’in değerini düşürmek ve eski rekabet gücünü yeniden kazanmak için sistemin özünü değiştirmeden dolaylı yollardan müdahaleye başladı. Kur savaşları denilen olguyu ateşleyen Japonya’nın be yaklaşımı oldu.
Diyelim ki ABD’de sermaye hareketleri serbest, döviz kuru rejimi dalgalı kur rejimi iken faiz oranları % 2 dolayında, Rusya’da da sermaye hareketleri serbest, döviz kuru rejimi dalgalı kur rejimi iken faiz oranı % 8 dolayında oluşmuş durumda olsun. Bu durumda Amerikalı yatırımcı parasını Rusya’daki tahvil, hisse senedi ya da mevduat hesaplarına yatırırken Rublenin Dolara karşı değer kaybına uğrayıp uğramayacağını düşünecek ve bunu bir risk olarak kabul edip yatırımını ona göre yapacaktır. Kur riskini herkes kolaylıkla almayacağı için ABD’den Rusya’ya sermaye akımı sınırlı kalacaktır.
Sermaye hareketleri deyimiyle kastedilen şey ekonomik sistemin yabancı paralar karşısındaki durumudur. Sermaye hareketlerinin serbestliği deyimi bir ülkenin, ülkeye gelen yabancı paralara veya ülkeden dışarı çıkan paralara herhangi bir kısıtlama uygulamaması anlamına gelir. Sermaye hareketlerine denetim getirilmesi ise iki şekilde olur: (1) Yabancı paraların giriş ve çıkışı denetim altında tutulur ya da kısıtlanır. (2) Yabancı paranın (özellikle kısa vadeyle gelen sıcak paranın) çıkışında vergi alınır (Tobin vergisi.)
Döviz kuru rejimi temel olarak üç biçimde belirlenebilir:
1) Eğer döviz kuru merkez bankası ya da bir kamu otoritesi tarafından yeni bir karara kadar değişmemek üzere belirleniyorsa buna sabit kur rejimi deniyor.
2) Eğer döviz kuru piyasa koşullarına göre piyasada belirleniyorsa buna da tam dalgalı kur rejimi deniyor.
3) Eğer döviz kuru piyasa koşullarına göre piyasada belirlenmekle birlikte zaman zaman merkez bankası tarafından müdahale edilerek biçimlendiriliyorsa buna da müdahaleli esnek döviz kuru rejimi deniyor. Ki bugün dünyada en yaygın uygulama budur.
Bağımsız para politikası: Para politikasının bağımsızlığı merkez bankasının bağımsızlığıyla yakın bir kavram olsa da temelde farklı bir kavramdır. Para politikasının bağımsızlığı, faiz, zorunlu karşılıklar, APİ gibi para politikası araçlarının sistemin öteki belirleyicilerinden (sermaye hareketleri ve döviz kuru rejimi) ayrı, tek başına kullanılıp kullanılamayacağıyla ilgilidir. Eğer öteki belirleyicilerden ayrı, tek başına kullanılamıyorsa bağımsız bir para politikasından söz etmek mümkün olmaz.
EKONOMİK BÜYÜME VE EKONOMİK KALKINMA
EKONOMİK BÜYÜME
Ekonomik büyüme temelde, bir ekonominin üretim hacminde dönemler itibarıyla meydana gelen artış olarak tanımlanmaktadır. Bir ülkedeki üretim hacmindeki artış göstergelerinden önemli bir tanesi de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki (GSYH) değişmelerdir.
Gayri Safi Yurt İçi Hasıla:
Ekonomide belli bir dönemde, ülkenin sınırları içerisindeki tüm kaynaklar kullanılarak üretilen nihai mallar ve hizmetlerin değeridir. Bu hesaplama yapılırken üretilen mal ve hizmetlerin miktarının fiyatları ile çarpımı alınır ve böylece Nominal Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla elde edilir.
GSYH’nin Hesaplanması
Harcama Yönünden
GSYİH= C+I+G+ (X-M)
C (Tüketim): Mal ve hizmetlere yapılan harcamalardır. Tüketim harcamaları tüketicilerin mal ve hizmetlere yaptığı harcamaları ifade eder. Tüketicilerin yeni konut alımı için yaptığı harcamalar yatırım harcaması olarak kabul edilir ve tüketim harcamalarında yer almaz.
I (Yatırım): Firmaların sabit sermaye stoklarına yaptığı ilavelerle stoklara yaptığı ilaveler ve tüketicilerin yeni konut alımı için yaptığı harcamalar “yatırım harcaması” olarak adlandırılır.
G (Kamu Harcamaları): Devletin mal ve hizmet üretimini gerçekleştirebilmek için yaptığı harcamalara kamu harcamaları denir. Devletin yaptığı karşılıksız ödemeler ( transfer ve faiz ödemeleri) kamu harcamaları içerisinde yer almaz.
X (İhracat): Bir ülkenin diğer ülkelere sattığı mal ve hizmetleri ifade eder.
M (İthalat): Bir ülkenin diğer ülkeden aldığı mal ve hizmetleri ifade eder.
X-M= Net ihracat negatif ise ithalat büyüktür. Pozitifse ihracat daha fazladır.
– Üretim ya da Kayma Değer Yönünden GSYİH
Bir ekonomide farklı sektörlerin ürettikleri mal ve hizmetlerin parasal değerlerinin toplanması ya da bir üretim sürecinin her aşamasında yaratılan katma değerlerinin toplanmasıyla elde edilir.
– Gelir Yönünden GSYİH
Bir ekonomide elde edilen üretim faktörleri gelirlerinin toplamıyla ifade esilen GSYİH değeridir.
GSYİH: Ücret + Faiz + Rant+ Kar+ Amortisman + Dolaylı Vergiler
Ekonomik Kalkınma
Ekonomik kalkınma normatif bir kavramdır; diğer bir deyişle insanların ahlak anlayışı (doğru ve yanlış, iyi ve kötü) bağlamında geçerlidir.
Michael Todaro tarafından verilen ekonomik kalkınma tanımı, yaşam standartlarında bir artış, benlik saygısı ihtiyaçlarında iyileşme ve ezilmeye karşı özgürlüğün yanı sıra daha fazla seçenektir.
-Gelişimi ölçmenin en doğru yöntemi, verimliliği etkileyen ve ekonomik büyümeye neden olabilecek okur yazarlık oranlarını ve ömür beklentilerini dikkate alan İnsani Gelişme Endeksi‘dir. Aynı zamanda eğitim, sağlık, istihdam ve çevre koruma alanlarında daha fazla fırsat yaratılmasına yol açmaktadır. Bu, her vatandaşın kişi başına düşen gelirinde bir artış anlamına gelmektedir.
EKONOMİK BÜYÜMEYLE EKONOMİK KALKINMA ARASINDAKİ FARKLAR
-Ekonomik büyüme, kayıt dışı ekonominin boyutunu hesaba katmaz. Kayıt dışı ekonomi, kayıt dışı ekonomi faaliyeti olan kara ekonomi olarak da bilinir.
-Kalkınma, düşük yaşam standartlarına sahip insanlara uygun sığınma evleri ile uygun istihdama geçişleri azaltır. Ekonomik büyüme, doğal kaynakların kirlenmesine, tıkanıklığına ve hastalığa neden olabileceği tüketimini hesaba katmaz. Ancak kalkınma, sürdürülebilirlik ile ilgilidir; bu, gelecekteki ihtiyaçlarından ödün vermeden mevcut ihtiyaçları karşılamak anlamına gelir.
– Küresel ısınmaya bağlı olarak baskılar arttığından, bu çevresel etkiler hükümetler için daha fazla sorun haline geliyor.
Ekonomik büyüme, ekonomik kalkınmanın gerekli ancak yeterli bir şartı değildir.
Ekonomik Kalkınma Ve Ekonomik Büyüme Karşılaştırma Tablosu | ||
Ekonomik Kalkınma | Ekonomik Büyüme | |
Etkiler | Ekonomik kalkınma, gelir, tasarruf ve yatırım bakımından tüm sosyal sistemin yukarı doğru hareket etmesi ve aynı zamanda ülkenin sosyo-ekonomik yapısının aşamalı olarak değişmesi anlamına gelir (kurumsal ve teknolojik değişimler). | Ekonomik büyüme, bir ülkenin gerçek mal ve hizmet çıktısında (GSMH) ya da kişi başına düşen gelirde gerçek bir çıktıda zamana göre artışı ifade eder. |
Faktörler | Gelişim, beşeri sermaye endekslerinin büyümesi, eşitsizlik rakamlarında bir azalma ve genel nüfusun yaşam kalitesini iyileştiren yapısal değişikliklerle ilgilidir. | Büyüme, Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın bileşenlerinden birinde kademeli bir artışa ilişkindir: tüketim, devlet harcamaları, yatırım, net ihracat. |
Ölçüm | Niteliksel. HDI (İnsan Gelişim Endeksi), cinsiyete bağlı endeks (GDI), İnsan yoksulluk indeksi (HPI), bebek ölüm hızı, okur yazar oranı vb. | Nicel. Reel GSYH’deki artışlar. |
Efekt | Ekonomide nitel ve nicel değişiklikler getirir. | Ekonomide niceliksel değişiklikler getirir. |
Bağlantı | Ekonomik kalkınma, gelişmekte olan ülkelerdeki ilerlemenin ve yaşam kalitesinin ölçülmesiyle alakalıdır. | Gelişmiş ülkelerde ekonomik büyüme daha ileriye yönelik bir metriktir. Ancak, tüm ülkelerde yaygın olarak kullanılmaktadır, çünkü büyüme gelişim için gerekli bir şarttır. |
Kapsam | Ekonomideki yapısal değişikliklerle ilgilidir. | Büyüme, ekonominin üretimindeki artışıyla ilgilidir. |
EKONOMİK İSTİKRAR GÖSTERGELERİ
Ekonomik istikrarın en önemli göstergeleri şunlardır:
Mütevazı ekonomik büyüme: Bu önemlidir, çünkü GSYİH çok yüksek oranlarda yükselirse enflasyonist baskılar oluşabilir. Yani, ekonomik aktivite düzeyi kısa sürede çok hızlanırsa, ekonomideki fiyatlar da hızla yükselme eğiliminde olacaktır.
–Düşük ve istikrarlı enflasyon: Fiyatlar güçlü dalgalanmalar göstermediğinde, ekonomik birimler daha az belirsizlikle karşı karşıya kalır. O zaman ülkeye yatırım yapmak için daha fazla güvene sahip olacaklardır.
–Asgari işsizlik: İstikrarlı bir ekonomi, doğal işsizlik oranına yaklaşıyor. Bu, GSYİH büyümesine bağlı olarak istihdam seviyesinin artmasıyla mümkündür.
–Düşük mali açık: Bu, esas olarak vergilerden gelen hazine gelirinin, kamu harcamaları tarafından yalnızca biraz aşıldığı anlamına gelir. Ek olarak, daha fazla ekonomik istikrar için kamu hesaplarında fazla olması ideal olacaktır. Yani, açığın olmaması ya da çok düşük seviyede yaşanması durumudur.
–Sabit para birimi: İstikrarın bir parçası, güçlü dalgalanmaların olmadığı bir döviz kurudur. Bu koşul sağlanırsa ihracatçılar ve ithalatçılar tahminlerini daha az belirsizlikle yapabileceklerdir.
Ödemeler dengesindeki bakiye: Bir ülkede yurt dışından elde edilen gelir giderleri aştığında, ödemeler dengesi pozitiftir. Sonuç olarak, uluslararası rezervler büyüyor. Para otoritesinin yönettiği bu kaynaklar, dış borç ödemek veya döviz piyasasına müdahale etmek için kullanılabilecekleri için önemlidir.
SONUÇ
Ekonomik istikrar bir ülkenin ekonomik geleceği açısından olmazsa olmaz süreçlerden bir tanesidir.
Ekonomik istikrar; fiyat istikrarı+ ekonomik büyüme ve ekonomik kalkınma nın sonucundaki toplam fayda maksimizasyonundan oluşmaktadır.
Ekonomik istikrar araçlarından fiyat istikrarı; ekonomik büyüme ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için enflasyon oranlarının makul ve istikrarlı bir seviyede süreç izlenmesi durumunun tanımıdır. Fiyat istikrarını sağlarken en önemli politika aracı para politikası araçlarıyken; maliye politikası araçları da fiyat istikrarının sağlanmasında büyük bir rol oynamaktadır.
Ekonomik büyüme ve ekonomik kalkınma ise; fiyat istikrarıyla oluşan ekonomik araçların ülke ekonomisinin büyümesine ve bunun sonucunda kalkınmasına neden olacak yatırımların yapılmasıyla oluşmaktadır.
Fiyat istikrarı ve ekonomik büyüme – ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir olması için katma değerli üretimler yapılıp; bu katma değerli üretimlerin yurt dışı pazarlarına ihraç edilmesi çok önemlidir. Katma değerli üretim yapılırken de üretim yapılacak maddenin ham maddesinin ithalatı en asgari düzeyde olmalıdır.
Fiyat istikrarı ve ekonomik büyüme- ekonomik kalkınma hem ülke ekonomisinin istikrarına hem ülke istihdam düzeyinin artmasına hem de ülke ekonomik durumunun diğer ülkelerle rekabet gücünün artmasına neden olacaktır.
Ama en önemlisi ekonomik istikrar ülkedeki huzur ve mutluluğun gelişmesine, suçluluk ve yasa dışılığın azalmasına ve en önemlisi kayıt dışı ekonominin varlığının azalmasına katkı sağlayacak en önemli unsurdur.
Bir ülkede ekonomik istikrar varsa o ülkenin ekonomisi sürdürülebilirdir; o ülkenin hane halkları modern ,çağdaş standartlarda yaşam ve refah sürmesi için uygun koşulların oluşturulmasına katkı sağlanıyordur.
-Ekonomik istikrarın sürdürülebilmesi için eğitim standartlarının da geliştirilmesi çok ama çok önemlidir…
KAYNAKÇA
– https://tr.economy-pedia.com/11039623-economic-stability
–https://ekonomihukuk.com/makro-iktisat/milli-gelir-hesaplama-yontemleri/
–https://limenya.com/ekonomik-kalkinma-ile-ekonomik-buyume-arasindaki-fark/
–https://finans.tercihiniyap.net/genel/ekonomik-buyume-nedir/
–https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/382073
–https://www.investaz.com.tr/yatirim/ekonomik-buyume-verisi
-http://www.cihanyuksel.org/mly413_ders_notu.pdf
-https://tr.wikipedia.org/wiki/Para_politikas%C4%B1
-http://auzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/kamuy%C3%B6netimi_ue/parateorisivepol.pdf
-https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/tr/tcmb+tr/main+menu/temel+faaliyetler/para+politikasi
-https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Temel+Faaliyetler/Doviz+Efektif/
MÜCTEBA ONURHAN ÖZMUMCU
DENETÇİ-EKONOMİST